Dermal Dolgu Maddelerinin Reolojik ve Fizikokimyasal Analizleri

Yüzdeki yaşlanmayı gidermek amacı ile kullanılan yumuşak doku dolgu maddeleri giderek artmakta ve çeşitlilik göstermektedir. Yüzdeki yaşa bağlı kusurların düzeltilmesine yönelik minimal invazif prosedürler, yalnızca deri ve deri altı doku gibi yüzeysel yumuşak dokular için değil, aynı zamanda yüzün derin anatomik katmanları için de norm haline gelmiştir. Yumuşak doku dolgularının yaygın kullanımı, artık gençleştirme ve hacim düzeltme için kullanılan tüm dolgu maddelerinin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan hyalüronik asit dolgu maddelerinin kullanıma sunulması ile artmıştır.

Hyalüronik asit dolgu maddelerinin kullanımı, düşük komplikasyon oranlarına sahip olması, iyi dayanıklılığa sahip olması, nispeten ekonomik olması ve geri dönüşünün mümkün olması yüzünden yaygınlaşmaktadır.

Hyalüronik asit dolgu maddeleri, fizyolojik veya fosfat tamponlu çözelti içinde süspanse edilmiş, çapraz bağlı hyalüronik asitten üretilen bir hidrojeldir.

Çoğu modern hyalüronik asit dolgu maddesi, azaltılmış alerjenik ve immünojenik potansiyeli nedeniyle bakteriyel hyalüronik asitten türetilir. Yani, genelde horoz ibiği gibi hayvan kaynaklarından elde edilen hyalüronik asit, olumsuz reaksiyonlara neden olabilecek safsızlıkları tutabilir. Aslında tüm dolgu maddeleri aynı değildir ve klinisyenler günlük uygulamalarında kişisel klinik deneyimlerine bağlı olarak farklı endikasyonlar için farklı ürünler seçer. Seçim esas olarak ürünlerin doğrudan kullanımına ve kişisel deneyime dayanmaktadır.

Her reolojik ve biyofiziksel özelliğin temellerini ve bunların klinik sonuçlarını anlamak, her özel kullanım için doğru hyalüronik asit dolgu maddesinin ve uygun enjeksiyon düzleminin seçimini kolaylaştırır. Yüz hacminin restorasyonu için derin planda kullanılan bir dolgu maddesinin, ciltteki ince çizgiler için kullanılan bir dolgu maddesinden farklı özelliklere sahip olduğu açıktır. Derin enjeksiyona yönelik dolgular genel olarak daha sert, ince çizgilere yönelik dolgular ise daha yumuşak olarak tanımlanır.

Yumuşak dolgu maddelerinin daha düşük viskoziteye ve elastikliğe sahiptir ve yumuşak dokuya yayılma eğilimindedir. Yani ince çizgiler ve kırışıklıklar için ideal bulunmaktadır. Öte yandan sert dolgular daha yüksek viskoziteye ve esnekliğe sahiptir ve ihmal edilebilir ürün migrasyonu ile kaldırma ve destek sağlar. Yani hacim restorasyonu için ideal bulunmaktadır. Ancak her iki ifade de dolgu maddesinin enjeksiyondan sonraki davranışını ve ona etki eden deforme edici kuvvetlerle etkileşimini detaylandıramaz. Enjeksiyondan sonra dolgu maddeleri sıkıştırma, kesme, germe, kas hareketleri nedeniyle burulmaya, yumuşak doku ağırlığına, dış yüzeylere uygulanan basınca ve yerçekimi kuvvetine maruz kalır. Tüm bu kuvvetler, enjekte edilen dolgu maddesinden kaynaklanan kusurun şeklini, dağılımını, süresini ve düzeltme derecesini değiştirir.

Ayrıca, her dolgu maddesi, reolojik ve fizikokimyasal özelliklerin dolgu markaları arasında önemli ölçüde farklı olduğu dikkate alınmaksızın, üreticiler tarafından aynı endikasyon için tanımlanır. Yani dolgu maddeleri, farklı reolojik, fiziksel ve kimyasal özelliklere sahipken aynı endikasyonu paylaşabilir. Bu tür farklılığın bir örneği iki büyük hyalüronik asit maddesi ailesi arasında mevcuttur: monofazik ve bifazik dolgu maddeleri. Monofazik dolgu maddesi, yüksek veya düşük moleküler ağırlığa sahip çapraz bağlı hyalüronik asit zincirlerinin homojen bir karışımıdır. Genellikle monofazik dolgular, bifazik hyalüronik asit dolgulara göre daha düşük elastikiyete ve daha yüksek viskoziteye sahiptir. Bu dolgu türlerinin uygunsuz kullanımı nihai estetik sonuçların kalitesini düşürür.

Hangi cilt dolgu maddesi kullanılacaksa, gelişmiş laboratuvarlarda gerçekleştirilecek test ve analizler, kişinin vücut değerleri ile uyumlu olmasını sağlamak açısından son derece önemli olmaktadır.

Kuruluşumuz tarafından işletmelere verilen sayısız test, ölçüm, analiz ve değerlendirme çalışmaları arasında dermal dolgu maddelerinin reolojik ve fizikokimyasal analiz hizmetleri de bulunmaktadır.