İçme suyu kalitesi, alındığı kaynak suyun durumuna ve uygulanan arıtma işlemine bağlı olarak değişir, ancak her durumda yürürlükte olan yasal düzenlemelere uygun olmak zorundadır. Şehir şebeke suyu güvenli kaynaklardan biri olarak kabul edilse de, su kirliliği yine de meydana gelebilir. Olası kontaminasyon kaynakları şunlardır: kanalizasyon sistemleri, doğal olarak oluşan kimyasallar ve mineraller (örneğin arsenik, radon ve uranyum), yerel arazi kullanımı uygulamaları (örneğin gübre, böcek ilaçları, hayvancılık ve konsantre yemleme işlemleri), üretim süreçleri (örneğin ağır metaller ve siyanür) ve arızalı atık su arıtma sistemleri (örneğin septik sistemler).
Diğer yandan uygun şekilde arıtılmayan veya bakımı uygun olmayan bir dağıtım sisteminden gelen içme suyu da kirlenme riski taşımaktadır.
İçme suyunda bulunan belli kirletici maddelerin varlığı, mide ve bağırsak hastalığı, üreme sorunları ve nörolojik bozukluklar dahil olmak üzere birçok sağlık sorunlarına yol açabilir. Bebekler, küçük çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler özellikle sağlık riski altındadır.
Uluslararası kuruluşlar tarafından, halka açık içme suyunda escherichia coli, salmonella, kurşun gibi metaller ve dezenfeksiyon yan ürünleri dahil çok sayıda kirletici maddenin varlığı ve seviyeleri için standartlar yayınlanmaktadır.
Kuruluşumuzda gerçekleştirilen test, analiz, ölçüm ve değerlendirme çalışmalarında, ulusal ve uluslararası standartlara ve yürürlükte olan yasal düzenlemelere uyulmakta ve güvenilir ve tarafsız sonuçlar elde edilmektedir. Bu kapsamda yapılan sayısız testler arasında içme suyu kalitesi test hizmetleri de bulunmaktadır.